19 Ağustos 2014 Salı

Prag... Prague... Praha...




       Şimdilerde Çek Cumhuriyeti'nin, tarihte de Çekoslavakya Devleti'nin başkentidir Prag. Avrupa'nın Bohemya'sında, o bölgenin orta kısmında kurulmuş bir şehirdir.






       Zaman zaman duyarsınız "çok bohem" bir hayat... gibi terimleri. Prag turundayken rehberimiz bu tanımın Bohemya bölgesinde yaşayanlardan kaynaklandığını söylemişti bize. O bölgede yaşayanların kültür-sanatla iç içe oluşu ve yaşayış şekilleri bu kavramı doğurmuş anlaşılan. Gerçekten de Prag'ı gördüğünüzde alabildiğine kültürle dolu bir şehirle karşılaşıyorsunuz. Örneğin şehrin devlet opera binasını halk kendi içinde para toplayarak yaptırmış, düşünün nasıl bir topluluğu barındırıyor bu kent :) Bu kadar kültür ve sanatla kaynaşmış olmasına ek olarak kent eşsiz güzelliğiyle herkesin sevgisini kazanıyor. Günümüzde hiçte azımsanmayacak bir kesim Prag'ı dünyanın en güzel kenti olarak görmekte. Prag bu özgünlüğüyle zaman zaman "Avrupa'nın kalbi" "Şehirlerin anası" terimleriyle anılmıştır, hala anılıyor... Yalnız biz Prag turundayken şehrin beni benden alması hiçte mümkün değildi çünkü şehre yolculuğumuz sırasında hiç uyuyamamıştım. Bu nedenle tüm gün şehirde bir Walking Dead karakteri gibi dolandım durdum. Allah'tan tur rehberimizle şehri bir kere gezdik, yoksa "kendiniz gezin, serbestsiniz" denilseydi bir bankta oturur otobüsün kalkmasını beklerdim.











       Şehrin tarihinden bahsedecek olursak yakın tarihi oldukça kritik eşiklerden geçmiştir. Özellikle ikinci dünya savaşı sırasında Nazi Almanya'sının işgali şehri çok büyük tehlikelerin içine sokmuştur. Prag çok şanslıdır ki çevresindeki birçok kent ve ülke yerle bir olurken o bu kötü durumu hafif atlatmıştır. Prag, ikinci dünya savaşı başlamadan çok kültürlü bir yapıya sahipti. Çekçenin yanı sıra Almaca da kullanılmaktaydı. Bununla birlikte azımsanmayacak sayıda Yahudi nüfusu şehirde yaşamaktaydı ancak Alman işgaliyle birlikte bu nüfus ya sürüldü ya da öldürüldü. Günümüzde aynı renkliliği barındırıyor mu bilemiyorum ancak çok renkli bir kent olduğu kesin. Günümüzde bir buçuk milyona yaklaşan bir nüfusa ev sahipliği yapmaktadır kent. Katıldığımız turun ne vakit gerçekleştiğini hatırlamıyorum, sanırım Mayıs ya da Haziran başlarıydı; kent inanılmaz bir turist nüfusunu ağırlıyordu. Rehberimizin söylediğine göre bizim gördüğümüz devede kulak gibi bir şeymiş. Gerisini siz düşünün... Şehir, birçok müzeye ev sahipliği yapıyor; bunlar içinde işkence müzesi en dikkat çekicilerinden. Ayrıca oyuncak müzesi, seks müzesi gibi farklı müzelere de sahipler. Tabi bu saydıklarımın yanında saymadıklarımı da eklerseniz gezeceğiniz birçok müze-mekan var ancak biz öğrenci olduğumuz için kapılarını görüp yetinen kullardan olduk her daim :)











       Kısacası Prag bir şekilde Avrupa'nın geri kalanından ayrılıyor. Bunu neye borçlu bilemiyorum ama gerçekten de farklı ve görülesi, bu kesin.


Not: Fotoğrafları ben çektim, ona göre...



Hiç yorum yok: