Futbola aşık bir ülkede olmanın ve bu da yetmezmiş gibi futbol delisi bir şehirde doğmanın bir getirisi olsa gerek Tribün'ü sevmek...
Küçük yaşlarda başlıyor önce bu hastalık hem de fena bir hastalık.Hastalık diyorum çünkü kolay kolay kurtulamıyorsunuz Tribün'den.Benzetmem aslında yanlış(bakın şu anda bile toz konduramıyorum bu kavrama :d) Takım tutmanın bir sonucu.Fanatikliğinizin veya takıma olan bağlılığınızın sonucunda bir gruba ait olma,onlarla hareket etme,hayatınızın en önemli şeyleri arasına onu da yerleştirme.
Panathinaikos-Gate 13 Tribünü |
Taraftarı olduğum takımın tribünlerinde çok küçük yaşlardan beri bulundum.Farklı tribün gruplarına girdim çıktım.Şimdi başka bir şehirde olmamdan dolayı çok ara vermek zorunda kaldım lakin her fırsatta tribünlerdeki yerimi almaya çalışıyorum.Benim için stres atmanın en güzel yolu.Tanımadığım insanlarla 40 yıllık dostlarımmış gibi sohbet etmek,onlarla birlikte omuz omuza durmak,takımını sesin kısılana kadar desteklemek,tartışmak,yeri geldiğinde hep bir ağızdan küfretmek...
Her zaman takip etmeyi sevmişimdir dünyanın dört bir yanından tribün gruplarını.Yunanistan'dan Arjantin'e,Sırbistan'dan Japonya'ya dünyanın birçok yerinde müthiş taraftar grupları bulabilirsiniz.Muhteşem organizasyonlar gerçekleştiriyorlar.İnsan onları izlerken bir kez de olsa orada bulunmak istiyor.Benim favorilerime gelecek olursak Panathinaikos'un Gate 13'ü, Olympiakos'un Gate 7'si, Aris'in Super 3'ü,(bu üçü Yunanistan'dan) Olympique de Marseille'ın South Winners'ı,(Fransa'dan) Boca Juniors'ın Jugador 12'si,(Arjantin) Red Star Belgrad'ın Delije'si(Sırbistan'dan)...Sonuç olarak bu liste uzayıp gidiyor anlaşıldığı üzere.Ne diyelim umarım bir gün o tribünlerden bir tanesinde bir maç izleyebilirim!
Kızıl Yıldız Belgrad-Delije Tribünü |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.